Adı bile korkutmaya yeter bazen insanı, afetlerin en meçhulü depremin. En kötüsüdür diyoruz ya evet en kötüsü gerçekten afetlerin afeti deprem. Bir yangını bir seli hatta heyelanı bile saatler öncesinden tahmin edebilirsiniz ama depremi asla… etrafında bulunan her şeyden daha yakındır sana yanı başında duran bir su bardağından bile…
Gelir ve eğer sen önlemini almadıysan yıkar geçer acımaz çünkü acıyacak kadar uzun değildir süresi. Her şey saniyelerde saklıdır. Ya sevinirsin hayatta kaldım diye yada üzülürsün diğer parçalarımı kaybettim diye… ararsın ruhunu kaybolan bilincinin altında hala bedeninde duruyor mu? hala burada mı? diyerek… Ya da kaparsın gözlerini çaresiz verdiği acıya dayanamayarak… Korkarsın fark edilememekten fakat yalnız sen değil seni arayanlarda bulamamaktan korkar… ruhunu teslim etmeyi beklerken Azrail e , kurtarıcılar Azrail den daha önce yetişir belki sana ve çıkartırlar 3-5 kolonun altından . . . kurtulduğunu sanarsın fakat başını çevirdiğinde yaşamaktan pişmanlık duyarsın çünkü her şey göçüp gitmiştir… medet umarsın kurtarıcılardan hiç ayrılmayacaklarmış gibi çünkü onlar kurtarnıştır Azrail in elinden seni …
Ve çoğalır etrafında kurtarıcı sayısı seni iyileştiriler sağlığına kavuşturular … aklına gelir sevdiklerin fakat yaşamıyorlarsa bu sefer belkide iyileşmiyecek yaralar açılır kalbinde…
O zaman anlarsın yıkımın büyüklüğünü … dersin içinden ben bu yıkımı kaldıramam diye ama asıl deprem bitmiş artçıları başlamıştır artık elden bir şey gelmez. giden gitmiştir ve arkana dönersin bir tek deprem gerçeğini görürsün... Çünkü bu olayın tek nedeni DEPREM’dir … sonradan fark edersin ’’ bedeninin enkaz altından kurtulduğunu fakat ruhunun hala enkaz altından çıkamadığını‘’. . .
Deprem şehitlerine . . .